6 Ocak 2015 Salı

Bu sevdanın yüzünden

Bu Sevdamın Yüzünden
Beni yakından tanıyan herkesin bildiği bir özelliğim var; evden dışarı çıktığım hergün birileriyle tanışırım; süpermarkette, parkta, otobüste, durakta, heryerde olabilir! Dedemin, sayısı az olmayan bütün torunları içinde bir tek bana tamamını taşıdığı bir gen… Yakın çevremde bu huyuma kızanlar oluyor; gelin görün ki can çıkmadan huy çıkmıyor. Ailede hep anlatılan bir hikâyedir; dedemin defin işlemleri bitmiş, cemaat mezarlıktan çıkış kapısına doğru yürüyor; o sırada, dedemin, ailede muzipliğiyle tanınan yeğeni Karakaş Necmi Amca babamın koluna giriyor. ‘Bak hele Tahir, dayım şimdi yanında yatanlara ‘kimlerdensiniz?’ diye sormuş, muhabbete başlamıştır.’ deyince kabristanda bir kahkaha kopuyor. İşte ben, o adamın torunuyum. İnsanlarla konuşmayı seviyorum, onların hayatlarını merak ediyorum; bazen dertleşiyoruz, bazen onlardan kulağıma küpe olacak şeyler öğreniyorum, bazen kendimce akıl veriyorum, bazen bir sözcüğü söylerken sesinin titreyişinden etkileniyorum; sanki bana hayatın sırrını verecekler; belki de verecekler, bunu bekliyorum…
Yine çıktım dışarı; bir taksiye atladım, okuldan eve doğru! Konu nerden açıldı; açıkcası hiç hatırlamıyorum çünkü tanımadığım bu insanların ‘on-off’ düğmesini buluşumun bir ALTINhttp://cdncache1-a.akamaihd.net/items/it/img/arrow-10x10.png kuralı yok; tamamen tesadüfen gelişen bir konudan, bir kelimeden ben muhabbeti geliştiren ilk kelimeyi yakalıyorum. Bugünkü muhabbet’ben oyuncuları tanırım ama özellikle eskinin figüranlarını çok iyi tanırdım.’ diyen bir taksi şoförünün ‘özellikle figüranlar’ sözüne takılmamla başlıyor.
-Ne kadar tanıyorsunuz, kimler mesela?
-Ünlülerin hemen hemen yüzde yüzünü, figüranların da yüzde yetmişinin yüzde sekseninin ismini bilirdim.
-Hangi figüranları tanıyorsunuz, kim mesela Danyal Topatan gibi mi?
-Danyal Topatan’ı tanımaz mıyım yaa? Hıhııı! Rahmetli genç de, fazla da yaşlı ölmedi, zenci tipli. Danyal Topatan’ı tanımaz mıyım?
Danyal Topatan
– Biliyor musunuz ben hep aslında o figüranların o bilinen meşhur oyunculardan daha iyi oyuncu olduklarını düşünmüşümdür.
– Tabii ki öyledir çünkü nedendir biliyor musunuz, onlar hakikaten emektar, yani kaprissiz, rolsüz, yani yapmacık rolsüz, kaprissiz oynayarak; yani sevdalıdır onların çoğu. Çoğu onların parasıyla puluyla da diil; Yeşilçam sevdalılarıdır onlar. Onların ben böyle hayatlarını gidip Beyoğlu’nda incelerdim, nasıl yaşıyorlar diye. Kötü rollerde oynayanların katıldığı kahveler vardı.
– Evet, mesela Erol Taş’ın da vardı.
– Erol Taş, bence, aktör o, figüran değil ki! Aktör. Onları demiyorum. Ufak tefek yövmiyeylen çalışıp, kötü rolllerde böyle Cüneyt Arkın’dan filan dayak yiyenlerden benimkiler; mesela İhsan Gedik gibi, Süheyl Eğriboz gibi. Sütçü derlerdi ona; lakabı Sütçü’dür onun. Bir sürü var. Tarzan Çetin, bilmem ne, o böyle pala bıyıklı böyle vücutlu olan. Çoğu istenilen yere gelememiştir onların. İhsan Baysal vardır. Ortaköylüdür. Herhalde Museviydi galiba; ya Ermeni ya Musevidir yani. Sami Hazinses, mesela öldüğü güne kadar kimse Ermeni olduğunu bilmezdi. Öldüğü gün belli oldu Ermeni olduğu. Yani bunun gibi, Sami Hazinses mesela şeydir o, çok aşırı derecede eline geçeni içkiye yatıran, üç kuruş paraya çalışıp çok içen bir adamdı. Dediklerine göre çok çok aşık olup da kavuşamamış birisiymiş. Yani filimlerde öyle komedi, şen şakrak amaaa dediklerine göre; öyle. Hatta çok çok da meşhur bir bestesi vardır onun.
ihsan gedik
süheyl eğriboz
-Nedir?
-Şarkııı! Dur, ahhh, ahh ölüyorum filan böyle bir şeydi de şimdi hatılayamıyorum. Yardan geçtim, neydi yaa! Şimdi hatırlayamıyorum. Hah, bir de Şoför Nebahat Abla’yı Sami Hazinses yaptı. Gazla şoförüm gazla var ya! Ama bu benim dediğim şarkısı çok meşhurdur, çok da içli bir şarkıdır.
- Başka neler var böyle?
-Arnavutköy’de benim çok sanatçı arkadaşım var yani müşterim, arkadaşım, benden bilgi alırlar biliyor musunuz? Ben onlardan daha bilgiliyim. Hahhhhhaaaa. Mesela şey Hatice Abla mesela, ünlü tiyatrocu, hatta şimdi Zümrüt Hanım rolünde oynuyor yaa! Bizim Arnavutköy’lüdür. O bana bayılır mesela. Der ‘ya Raşit Abi sen bizden daha bilgilisin’, hahhhaa!
– Peki figüranlara bu özel ilgi neden? Akşam Internet’tesiniz beyefendi. Yazacam bunları.
– Şimdi figüranlara özel ilgim; komşuluklu, mahalleli filimlerimiz vardır yaa; onları özleyerek imrenerek seyrederiz. Onları sevdiren onlardır. Mesela bir Mürüvvet Sim, rahmetli kadın; di mi yani? Mesela Cevat Kurtuluş, Nubar Terziyan. Adamın belki 500-600 filmi vardır. Ama adam şey; her filminde temiz adam. Osman Alyanak vardır. Çok çok eski. Çoktan öldü. Hatta bunun babası mıdır abisi midir ilk yönetmenlerdendir Türkiye’de. Ben bir gün Cihangir’de onu aldım, Beşiktaş’a getiriyorum. Evini taşıyor. Geri kalan eşyasını bagaja koydum. İşte bir lavaboyu dahi bagaja koymuş götürüyor yani. Dedim ki Osman Amca dedim sen dedim Türk Sinemasına dedim 50 seneni verdin, ne kazandın dedim. Hiçbir şey kazanmadım dedi. Hâlâ kiralarda sürünüyorum dedi. Ancak iki çocuğunu okutmuş. Çok çok önemli filimlerde oynamış. Osman Alyanak gibi bir adam kötü binalarda sürünerek yaşamış. Ben taşıdım, bir ay sonra ölmüş. Tugay Toksöz gibi adam Tarlabaşı’nda o harabelerde kimsesiz vaziyette ölü bulundu adam. Bir sürü başrol oyunu oynamış adam. Tugay Toksöz’ü hatırlamaz mısınız? Çok da yakışıklı böyle. Pala bıyıklı yakışıklı bir adamdı. Aynısı mesela; Özcan Özgür. O daTarlabaşı’nda öldü. En yakını Mesut Engin öldü işte. Ne yakışıklı çocuktu, hatırlıyorsunuz di mi onu? Çok çok yakışıklı çocuktu. Hatta televizyona filan bir iki kere çıkardılar bunu. Sokakta mokakta yatıyormuş. Kaldırdılar bunu bir bakımevine filan yatırdılar. Öyle gine sokakta öldü adam. Çoğu da kötü yaşantısından öldü. Çok alkol düşkünlüğü… Kazandığı parayı alkole uyuşturucuya vererek, zaten 3 kuruş yövmiye onu da kolay alamıyorlardı. Hepsi fakirlikle çoluğunu çocuğunu anca geçindiriyordu. Eskiden Türk sinemasında o jönler harici çoğu sefaletle öldü. Üç kuruş yövmiye…
Tugay Toksöz
Mesut Engin
Osman Alyanak
– sizin hiç hevesiniz oldu mu oynamaya filan?
– Çok oldu. Olmaz olur mu? Beyoğlu’nda çalışıyordum. 14-15yaşındaydım. ‘Bu sevdamın yüzünden’ bir tane işte o ufak tefek rollerde oynayan bir adam gel sen de oyna hevesini al dedi. Utandım, gitmedim. (İç geçiriyor.) Bizim Arnavutköy eskiden Hollywood gibiydi. Ayhan Işıklar, Cüneyt Arkınlar. Hepsi bizim Arnavutköy’de defalarca filim çevirmiştir. Ayhan Işık hiç unutmam, mola vermişler, oturuyor sandalyede. Ayhan Amca dedim o gerçek tabanca mı dedim, elindeydi. Yok dedi kurusıkı dedi. Al bi bak dedi, hiç unutmam. Ama Ayhan Amca bu ağır dedim, gerçek tabanca. Yok, dedi. Hüseyin Zan’da da, kötü rollerde oynayan Hüseyin Zan vardır, onda da sustalı vardı. O da sustalısını gösteriyor bana. Bak diyor buraya basınca tak diye atıyor diyor. Onlar nerde ben orda. Dolaşırdım peşlerine. (Gülüyor) Ben kitabını bile okudum yaa! Mesela Türkan Şoray’ın ilk başrol oynadığı filmi Otobüs Yolcuları diye Ayhan Işık’la çevirdiği filimdir.
-Acaba kim yönetmişti?
– Onu da biliyordum yaa, dur neydi? Nasıl unuttum yaa! Ya Halit Refiğ’in ya Ömer Lütfü Akat’ın.
-En sevdiğiniz Türk filmi hangisiydi?
-En sevdiğim Türk filmlerinden bir tanesi Kadir İnanır’ın Askerin Dönüşü diye bir filmi vardır, Selma Güneri’yle. Onu çok severimmm, çok çok izlerim. Hatta geçenlerde yine izledim. Bir de şey vardı; eeee ondan çok etkilenmiştim, çocuktum etkilenmiştim, korkmuştum. Çolpan İlhan’ın. Ufak çocuktum, Sonbahar filmi. Deli rolündeydi yaaa! Ediz Hun’la. Türkan Şoray da var. O filmi kaç kez izlemiştim. Cüneyt Arkın’ın mesela, ilk filmi Gurbet Kuşları. Tanju Gürsu’yla Mümtaz Ener’le beraber böyle İstanbul’a geliyorlar, gurbete, kardeş bunlar, bir de kızkardeşleri var. İlk filmi odur Cüneyt Arkın’ın. Onu Halit Refiğ yönetti. Kartal Tibet’in ilk filmi Karaoğlan’dır. Ankaralı, konservatuarda okurken keşfediliyor. Ondan sonra geliyor burda ilk Karaoğlan filmini çevirttiriyorlar ona. Onla başlıyor.
– Ne kadar güzel. Çocuklarda var mı film merakı?
– Yok, yok!
Taksiden indim. Yukardaki bir pencereden o sırada beni izleyen biri varsa kendi kendime güldüğümü görür, ben de yakayı ele veririm ama olsun; şu anda ben dinlediğim hikâyeyle ‘bahtiyarım’ çünkü az önce hiç tanımadığım biri hiç tanımadığı bana ‘Utandım. Gitmedim ‘ diyerek yüreğindeki hazineyi verdi. Evimin kapısını açarken ‘Dışarıdan İçeriye’ girerkenki ‘ben’ ‘İçeriden Dışarıya’ çıkarkenki benden daha fiyakalıydı.

Not 1: Figüran (extras) Amerikan filmlerinde neredeyse konuşmadan sahne dolduran oyuncular için kullanılan bir sözcükken biz de yan rollerde oynayan karakter oyuncuları için kullanılıyor. Yukarda saydığımız bütün isimler gerçek sanatçılardır, hakiki oyunculardır. Ruhları şâd olsun.
Not 2: Arnavutköy’ün Güzel Abisi Raşit Çevik’e teşekkürlerimle
Not 3: Otobüs Yolcuları filmi Ertem Göreç tarafından yönetilmiştir.

2 Ocak 2015 Cuma

iyi ki doğdun Barış Abi








“İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil, tatlı dildir.”
Barış Manço




7 dili ana dili gibi konuşan Barış Manço, Türkiye’de 7’den 77’ye her insan tarafından sevilmişti. Bazıları için Barış Çelebi, bizim yaşımızdakiler için Barış Abi’ydi o. Sadece sanatçı, müzisyen değil, önemli bir kültür elçisiydi aynı zamanda.
Hatırlarım, ilk aldığım albüm, Mançoloji idi. Evin baş köşesinde dururdu. Çok değerliydi bizim için.


“Bir gün ölürsem, öldüğüm günü değil, doğduğum günü hatırlayın.”
Barış Manço



Biz Unutmadık BARIŞ ABİ.. 




http://www.youtube.com/watch?v=SPqVeVWFlqE

27 Kasım 2014 Perşembe

Müjde Ar

    
   
  


  Türk sinemasının en cesur kadınlarından birisi, Müjde Ar.. Yeşil çamın başka bir yönü , sansürsüzlüğün timsali olarak bile göre biliriz kendisini. Önce Müjde Ar kimdir onu bi bilelim.
   
        Müjde Ar (asıl ismi Kamile Suat Ebrem, d. 21 Haziran 1954), Türk sinema ve dizi oyuncusu. Özellikle 1980'li yıllarda rol aldığı filmlerle Türk sinemasındaki kadın temsilinin değişmesini sağlamış ve böylelikle kadın imgesini dönüştüren, sinemada kadın kimliğini özgürleştiren ve kadın cinselliğine farklı bir bakış açısı getiren, kadın filmlerinin unutulmaz oyuncusu olmuştur.
  
      Bir çok filmde rol alan Müjde Ar, unutulmaz sahnelerin kadını olarak da anılır. Ayrıca bir çok ünlü oyuncuyla da aynı filmde rol almıştır.



   
     
 Bana göre en başarılı filmi İFFET dir. Sizinle de paylaşmak istedim. Buyrunuz..

    

 İffet, yönetmenliğini Kartal Tibet'in yaptığı ve Müjde Ar, Faruk Peker, Savaş Başar, Ergün Uçucu ve Damla Çoşkunoğlu gibi isimlerin rol aldığı 1982 yapımı dramatik sonuçlu bir filmdir.
  
     








     İffet annesini kaybetmiş ve babası ve kız kardeşiyle birlikte yaşayan genç bir kız. Annesinin ölümünden sonra ev'in bütün yükünü üstüne alan İffet ayrıca kız kardeşine annelik rolünüde üstlenmiştir. İffet'in babası Necdet bey aile şerefine ve namusuna çok düşkündür. Buna rağmen İffet mahallenin şoförü Cemil'e deli gibi aşıktır. Cemil bunu bilerek İffet'le bir gönül ilişkisi yaşar. Bir gün mahallenin bütün kadınları pikniğe gider, İffet ve kız kardeşi de babalarından gizlice bu pikniğe dahil olurlar. Cemil bu piknikte İffet'i kandırarak tecavüz eder. Cemil İffet'le enin sonunda evleneceğini söyler, böylece İffet susar ama hamile kalır. Cemil İffet'i çocuğu aldırmak içinde ikna eder, yine de İffet buna çok üzülür. Kürtaj'ın etkisiyle İffet yatakta yatarken Cemil'in mahalleden başka bir kızla para uğruna nişanlandığını öğrenir. Onu sorguya çeker ama Cemil acımasızca İffeti kovalar ve duygularından yanıldığını söyler. Aynı zamanda Necdet bey mahallenin kadınlarından İffet'in Cemil'le olan ilişkisini öğrenir. İffet Cemil'den büyük bir hayal kırıklığı uğrarken bu seferde babasından dayak yer, evden kovulur ve reddedilir. İffet kendini öldürmeye karar verir ama bundan hemen vazgeçer ve Cemil'le karşı intikam yemini alıp teyzesine sığınır. Bir müddet sonra teyzesine çalışmak istediğini söyler. Teyzesi İffet'i bir ajan'a getirir manken olarak çalışması için. Ajan sahibi İffet'in güzelliğinden çok etkilenir ve onu çabukça medya dünyasına sokar ve çok meşhur eder. Ayrıca İffet'den adını değiştirmesini de ister ve ona Demet adını koyar. Artık İffet zengin bir kadındır ve ona ondan daha zengin alkolik işadamı Haluk Akman'la tanışır. Haluk Akman İffet'i yani Demet'i sevmeye başlar ve onu elde eder. İffet'in babası İffet'i gazetede verdiği pozları görünce beyin kanaması geçirip felç olur. İffet babasını ziyaret eder ve onunla vedalaşır, bunun üzerine babası ölür ve İffet kız kardeşini yanına alır. İffet kız kardeşinin eğitimi için onu yaz kampına gönderir ve intikam sürecine başlar. Cemil'le irtibata geçer ve ona ilgi duyuyormuş gibi yapar. Beraber olabilmek için İffet Cemil'e onun şoförü olmasını teklif eder. Cemil bu işi alır ve İffet bu sefer onu aşağılamaya ve kıskandırmaya başlar. Bardağı taşıran SON nokta Haluk'un İffet'le evlenmesinin duymasıyla olur. İffet bunun üzerine intikam oyunu sürecinde Cemil'i işten kovar ama Cemil İffet'in yanına gider ve ondan af dileyip diz çöker. İffet Cemil'le bu anı hayatı boyunca görmek istediği için bu hale geldiğini anlatır ama yüreğine söz geçiremez ve Cemil'le gizli bir ilişki yaşamaya başlar. Haluk'un av'a gitmesiyle İffet ve Cemil evde yalnız kalır ve beraber güzel bir süre geçirirler. İffet'in kız kardeş bir gün kamp'tan geri döner ve ablasını Cemil'le görür ama bunu yadırgamaz. İffet iş dolayısıyla evden ayrılır, bunun üzerine Cemil İffet'in kız kardeşi Nimet'e zorla tecavüz eder. İffet eve döndüğünde ve kız kardeşini perişan bir vaziyette görünce çılgına döner ve silaha sarılıp orada Cemil'i vurur. 



  

11 Kasım 2014 Salı

Kemal Sunal



      Bugün büyük ustayı, doğum gününde rahmetle anıyoruz. Türk sinemasının güldüren adamı, efsane oyuncusu Kemal Sunal 'ın 70. yaş günü kutlu olsun.
     
       2000 yılında biz daha ona doyamadan aramızdan ayrıldı büyük usta. Gülen yüzü ile milyonları kendine hayran bırakan ustayı saygı ve sevgiyle anıyoruz… Fakat düşünmeden de edemiyoruz;           "Bugün yaşasaydı .. " 

      Hayatı boyunca toplam 82 filmde rol aldı. 3 Temmuz 2000 tarihinde Balalayka adlı filmin çekimlerine başlamak için Trabzon'a gitmek üzere bindiği uçakta kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. İstanbul'daki Zincirlikuyu Mezarlığı'nda defnedilmiştir. 2009 yılında Kemal Sunal ile anılarını anlatan Zeki Alasya, ölümünde korkularının kalp krizi geçirmesinde önemli etken olduğunu belirtti. Zeki Alasya ne kadar bazı şeylerden korksa da belli etmezdi, çok kibar bir adamdı yorumunu yapmıştır.
     


             Kendisine nasıl birisiniz diye sorulduğunda oynadığı karakterlere göre farklı olduğunu şu sözlerle belirtiyor; "Ben özel hayatımda çok az konuşan, çok soğuk bir adamım" ve aynı zamanda iş ve ev yaşamında titiz olduğunu belirtiyor. 
     Bu sözlere inanmak ne kadar da zor geliyor. O bizi kahkahalara boğan adamı düşününce. Kemal Sunalı düşünün, aklınıza getirin bi .. Benim aklıma Salako filminde baş rol oynayan 32 diş sırıtan bir adam geliyor. 

   Kemal Sunal kendi ağzında, ilk yıllarını ve komediye yönelişini şu sözlerle dile getiriyor;

"Nasıl oldu bilmem, ben kendimi sahici bir sahnede seyircilerin arasında buldum. Ses Tiyatrosu'ndaki ilk rolüm çok kısaydı. Üç dakika sahnede ya kalıyor ya kalmıyordum. Öyle pek bir şey söylediğimi de hatırlamıyorum. Sahnenin bir ucundan girip öbür ucundan çıkıyordum. Ne yaptığımı da pek hatırlamıyorum; ama seyirci kahkahadan kırılıyor. Bu da benim hoşuma gitmişti. Bildiğiniz gibi o gün bugündür insanları güldürmeyi seviyorum.

Kemal Sunalı hiç unutmamanızı diliyorum.. En güzel sahnelerle doğum gününü kutlayalım..





7 Kasım 2014 Cuma

Ayşecik "Hayat Sevince Güzel."

    



      Duygularını ifade edemeyen ,sessiz insanların bile kendini açık ettiği. Kendini tutamadığı  ve duygularının ortaya döküldüğü an Filmler. Kahkahalar , gözyaşları ve bütün diğer saf duygular. Bizi biz yapan ne varsa filmde gördüğümüz sahneden kendimize pay çıkarır, hissederiz.
    
İşte benim kendimi bulduğum filmler, Yeşilçam filmleri. Daha minnacık bir kız çocuğuyken sanırım 5 yaşındayken Ayşecik izleyip, ağlıyormuşum. O günden bugüne ne değişti diye sorarsanız koca bir hiç. 23 yaşında kazık kadar kızım hala Ayşecik izleyip ağlıyorum. İnsanların iyi olduğu, birbirine mutluluk dağıtılan bir dünya. İşte aslında Ayşecik böyle ilerliyor. Benim doyamadığım Ayşecik serisinin bir parçası "Hayat Sevince Güzel". Anlatıyorum, iyi okuyun.



Zeynep DeğirmencioğluÖmercikMünir ÖzkulSuna Pekuysal, Mualla sürer  gibi pek sevilen oyuncuları bir araya getiren polyanna uyarlaması, 1971 yapımı bir müzikal. yönetmenliğini Temel Gürsu'nun, müziklerini de Selmi Andak'ın yaptığı türk sinemasının kült filmi.

Filmin ortalarına doğru meydanda toplanıp yapılan dans için bile seyretmeye değer bir film...

"-ıslanmış bir şapka için kavga etmeye değer mi? insanlar kavga etmemeli birbirini sevmeli. çünki: hayat sevince güzel!"
Repliğiyle başlayan ve 7 dakika süren bu muhteşem dans gösterisi, meydana inip köy halkını evire çevire dövme isteği uyandırır. Bu dans sırasında köy halkı göbek atar, bale yapar, horon teper, o dönemin disko danslarından kesitler sunar. Sonlarına doğru erkeklerin birdirbir oynaması ve revülere yakışır bir finalle son bulur. 

O muhteşem dans ziyafeti için: http://www.youtube.com/...

Çılgın dansların sergilendiği bu filmin bir de çılgın şarkısı vardır. şöyledir:

hayyat sevince güzel, sevince tatlı günler.
bir kuşu, kelebeği, bir taşı sevin yeter!
sevince kalbimizde ümitler çiçeklenir.
kötülükler kaybolur karanlığa gizlenir.
çok sevmeli herkesi sevgi ömrün neşesi,
dünyada en güzel şey kalpte insan sevgisi.

seveliim, seveliim, seveliim!!




Bu arada çorbadan kıl çıktığında kızılmaması, et çiğ diye üzülünmemesi gerektiğine dair çok güzel mesajlar da verilir. Filmde çok da güzel bir söz var.

"dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey"




25 Ekim 2014 Cumartesi

Hababam Sınıfı

    

    


                 Bin bir çeşit hepsi birbirinden güzel Yeşilçam harikaları arasından karar vermek çok zormuş meğerse. En sevdiğim diye ayırmaksa imkansıza oynamakmış bilememişim hepsini çok sevdiğimi. Tabii Kemal Sunal’a olan hayranlığım bambaşka ona sözüm yok, torpilli kendisi. O kadar kararsız kalınca dedim sormaktan zarar gelmez bakalım sevdiğim insanlar hangisini seviyor?  Tabii ki “ Hababam Sınıfı” diyerek can alıcı noktayı yakalamışlardı. Şöyle bir düşündük oyuncu kadrosu efsaneleşmiş, bütün harikalar bir arada. Ehh yediden yetmişe herkesi kendine de bağlamış bir serüvenden bahsediyoruz. İzlemeyeni , sevmeyeni dövüyorlar yahu o derece. Her öğrencinin kendi sınıfına benzettiği, lakapların nesillerdir dilden dile dolandığı, taklitlerinin ise her müsamerede yapılıp insanların neşeyle dolduğu bir film. Aslında film demek yanlış. Rıfat Ilgaz’ın kitabından filme çevrilmiş olan Hababam Sınıfı aslında romanın düşünsel içeriğini yok ederek işi sadece güldürü ve melodrama vurmuş, içini boşaltmıştır... Ayrıca romanda aşırı çalışkan öğrenci tipi olan Şaban’ın Kemal Sunal'ın oynadığı filmlerdeki inek Şaban'ın bir versiyonuna dönüştürülmesine de fitil olmuşumdur hep.. Tabii bu farklı bir boyut eseri tartışmayalım filme geri dönelim. Oyuncu kadrosunun efsaneliğinden bahsetmiştim. Bakın kimler var kimler.. Eksiksiz hatırlayalım bi..



Kemal Sunal - İnek Şaban
Adile Naşit - Hafize Ana
Halit Akçatepe - Güdük Necmi
Tarık Akan - Damat Ferit
Münir Özkul - Kel Mahmut
Muharrem Gürses - Okul müdürü Muharrem Gür
Feridun Şavlı - Domdom Ali
Sıtkı Akçatepe - Paşa Nuri
Cem Gürdap - Tulum Hayri
Akil Öztuna - Akil Hoca
Kemal Ergüvenç - Kemal Hoca
Ayşen Gruda - Yarışma Sunucusu
Ergin Orbey - Hüseyin Şevki Topuz
Ahmet Arıman - Hayta İsmail

Ertuğrul Bilda - Külyutmaz Necmi
Talat Dumanlı - Sıtkı Hoca
Hayri Karabey - Rıza Hoca
Cengiz Nezir - Bozum Cahit
Bülent İğdiroğlu - Kalem Şakir
Hakkı Karadayı - Veysel Efendi
Ekrem Dümer - Doktor Bekir
Bilge Zobu - Beden Hocası
Dilaver Gür - Dilaver
Selim Naşit - Süslü Selim
Tuncay Akça - Bacaksız
Gazanfer Şener - Kikirik
Ercan Gezmiş - Murtaza
Bülent Onaran - Palamut Recep

Oyuncu kadrosu bu bir de filmlere bakalım.. *Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı  * Hababam Sınıfı Uyanıyor  *Hababam Sınıfı Tatilde  * Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor  *Hababam Sınıfı Güle Güle

5 tane mükemmel film ve doyumsuz replikler var. Bunlardan en sevdiklerimi sizlere şöyle bir derliyim dedim. artık günlük hayatta sıklıkla kullanılır hale gelmiş olan, bir çoğunun yarma etkisi yüksek repliklerdir, şaheserlerdir.

*(inek şaban): ben altına gireyim, sen çadırı kur.

* veeee...(tünel sahnesi ,tünelin ucu Mahmut hocanın odasına çıkar)
Şaban: aaaa Mahmut hoca da kaçmış, sen de mi kaçtın Mahmut hoca?

*kel mahmut:oğlum çıksana yataktan...
 inek şaban:çıkamam efendim... gece şey olmuş da...
 kel mahmut:canım ne var bunda ilk defa mı oluyor?
 inek şaban:evet, altıma kaçırmışımda...
 kel mahmut:nee? tüh allah müstahakını versin!

 
Eveet anlat anlat bitmez bu Hababam Sınıfı o yüzden benden bu kadar olsun. 5 taneden 1 inde bile eksik varsa hemen koşun ve izleyin. Bir nesilin yüz karası olmayınız. Canınız sıkıldıysa napıcam diyorsanız açın bir Hababam patlatın keyiflenin. Aaa unutmadan Hababam fikirini veren arkadaşlarım için en sevdiğim sahneyi de sizlerle paylaşayım, teşekkür yerine geçsin.






19 Ekim 2014 Pazar

TATLI DİLLİM

    
     
        Her gencin unutamadığı filmler vardır. Vazgeçilmez olduğuna inanıp , her izlediğinde duygulandığı yada kahkahalarla güldüğü. Biz Türklerin vazgeçilmezi Nostaljik Türk Sineması.
      Üstadların, en iyilerin hissedildiği yer Yeşilçam.
      Burdan en sevdiklerimi, unutamadıklarımı sizlerle de paylaşıcam.
 



 Arzu Filme ait 1972 yapımı Tatlı Dillim.
Yeşilçam'ın zarif yıldızı Filiz Akın'ın başrol oynadığı filmde esas oğlanı Tarık Akan canlandırıyor. Filmin oyuncu kadrosu zaten tek başına bu filmi izlemek için bir neden. Bakın kimler var kimler;







Filiz Akın: Emine / Mine
Tarık Akan: Bittabi Ferit başka ne olabilir ki :)
Münir Özkul:Köy muhtarı Hasan Amca
Hulusi Kentmen: Ferit'in babası
Nedret Güvenç : Ferit'in annesi
Zeki Alasya: Basketbol koçu
Metin Akpınar : Kazanova Metin
Suna Keskin: Ferit'e asılan kız Jülide
Halit Akçatepe: Çoban

Bu oyuncuların dışında, basket takımındaki gençleri canlandıranlar da müthiş, kimler yok ki; Kemal Sunal, Suphi Tekniker, Alev Sezer, Metin Çekmez, Cemil Can Bıçakçı (İnanç dünyamızın tok sesi), Argun Kınal ve Cem Erman (Kemal Sunal'ın 100 Numaralı Adam filmindeki üç kağıtçı reklamcı)

Ertem Eğilmez'in yönetmenliğini yaptığı bu filmin senaryosu Sadık Şendil'e ait. Filmin hâlâ akıllarda kalmasının bir nedeni de gencecik Selda Bağcan'ın "Neredesin Sen" yorumu. Neşet Usta'ya da Selda Bağcan'a da selam olsun.

Aslında ballandıra ballandıra bu filmi anlatmaya niyetliydim lâkin Ekşi Sözlük'te filmi oldukça matrak anlatan bir yazıya rastlayınca benim yazmama hiç ama hiç gerek yok dedim. Yazının sahibi arkadaş sağolsun izin verince, Tatlı Dillim'i onun ağzından aktarmak istedim size. Kendisine tekrardan teşekkür ediyorum. Buyrun bakalım...



Tatlı Dillim

Bir köy öğretmeni, o öğretmene aşık basketbol oyuncusu, onun kaptanı olduğu basket takım ve takımın her yere götürdüğü basket topu çevresinde gelişen türk filmi. Evet, basketbol topuna film boyunca özel ihtimam gösterilmiştir - amors çekimler, pan yapmalar, vs...

Tarık Akan, Ferit rolünü üstlendiği çoğu filmde olduğu gibi gayet yavşak bir portre çizer. Bununla birlikte, o dönemki çapkınlık teknolojileri pek gelişmediğinden, Emine'yi kafalamak adına şunun gibi yarıcı bir rutini sarf etmiştir:

(Ferit gece Emine'yi düşünmekten uyuyamıyordur; azmıştır. Oeah diyip yatakhaneden fırlar, Emine'nin camına dayanır:)
[tık tık tık tık tık]
- (ıhhha!) Gene mi siz? Ne arıyorsunuz burada?
- kalbimi kaybettim de, burada mı acaba?*
- şşşşht! yavaş! siz deli misiniz yoksa?
- hayır; basketçiyim...

Böyle travmatik bir diyaloğa rağmen, yavşak Ferit allem eder kallem eder, kızın peşini bırakmaz; olaylar gelişir ve Emine'yi kafalar. Aşıktır Emine'ye. Birlikte sabana giderler, salıncağa binerler, köyün sınırları dahilinde eksi beş oktavlık ses aralığında "neredesiiiin seeeen?" şarkısını söyleye söyleye mutlu bahtiyar hayatlarını sürdürürler.
Ama Ferit bir ittir ve it olmanın bir gereği olarak "işi çıkar". Çıkan iş de basket maçıdır. (Aslında, böyle abuk bir nedenin öne sürülmesinin sebebi, başrol oyuncularından basketbol topuna filmde daha fazla süre yer vermektir.) Ferit diriplingini yapar, şutunu çeker; faulsüz bir seri akabinde şampiyonluğu kazandırır. Bu noktada şampiyonluğun kutlanması gerekmektedir ve bu tarz işler için Türk filmlerinde neredeyse klişeleşmiş "esmer fettan" devreye girer. Ferit, "sarışının adı ama esmerin de tadı" der, ve fettan hatunla otel ruflarında haşna fişnaya dalar...

Emine unutulur. Aslında unutulmaz; unutmaz it Ferit.* Telgraflar çekilir. Telgraf üstüne telgraf; ulan sanki adam vali de yirmi üç Nisan kutlama mesajı atıyor! Emine çok bozulur buna, köyün ihtiyar heyetinin ileri geleni rolündeki Münir Özkul'un gazıyla İstanbul'a Ferit'i aramaya gider. Ferit tüm bu esnada hâlâ şampiyonluğu kutluyordur. Fakat takılmıştır esmer fettana. (Ama esmer de esmer hani!) orasını burasını eller, sırtına krem sürer, hoppada diyerek sırtına alır. Tam bu noktada Emine sahneyi bir dolly zoom eşliğinde, şok olaraktan seyreyler. (Tamam abarttım; dolly zoom yoktu o filmde.)

Boşayacaktır it Ferit'i. Beybabadan aldığı gazla, kendinden emin bir şekilde köyün işlerini halletmekte olan avukata başvururlar; avukat Hulusi Kentmen'dır. Olayı avukata anlatırlar. Babacan avukat çok içerler Emine'nin düştüğü duruma. Merak eder acaba kimin neyi, nesidir bu it oğlu it. Kendi oğlu olduğunu görür şoke olur.

İnsan sarrafıdır avukat. Emine'ye yardım etmek ister. Böylece Ferit'in bu son derece dallama hareketine karşı plan kurar, olaya girişirler; Emine, Mine olacaktır!

Mine taş gibi bir hatundur. Lâkin bu noktada seyircinin kafasına şu soru takılır: Nasıl olmuştur da Emine'nin switchi bu kadar kısa sürede on olmuştur? Namuslu köy öğretmeni Emine, bir anda vamp ve selam edilesi bağyan Mine'ye bu kadar başarılı bir şekilde nasıl dönüşür? Yoksa, geçmişte aslen concon bir bünyedir, vicdanı sızlamıştır da daha sonra sine-i millete dönmüş ve öyle mi köy öğretmeni olmuştur? (Hayır, çünkü göreceksiniz yavruyu: gece klübündeki ortamalara süzülmeler, su kayağında fettan esmeri kepaze etmeler; bunlar kompetanlık isteyen müesseseler.) Bu konu biraz muallak; girmeyelim yoksa asıl konudan sapacağız.

Neyse, Mine Ferit'in çevresini feth eder önce. Ferit, bunu görünce bir dumur yaşar, Mine muhabbetine hemen inanır. (Halbuki it herif, insan dansederken şöyle bir koklar kızı da anlar mine diye bir karakterin aslında var olmadığını! çok sinirleniyorum bu ferit'e; kusura bakmayınız.) Aklı şeyindedir Ferit'in. Mine'yi de elde etmek ister. Ama bu o kadar kolay değildir tabi...

Bundan sonrasını anlatmayayım. Ama bildiğiniz ve tahmin ettiğiniz üzere olaylar gelişir ve Mine aslında Emine olduğunu belli eder.

Ferit bir mallaşır, şaşırır. (Senin okuduğun tıp fakültesine...) Ama Ferit de iyi biridir aslında: Bir anda basketçiliği bırakır asıl mesleğine geri döner; Ferit olur Ferdi! Kızın nutku tutulur. Tekrar birbirlerine âşık olurlar. Ferit'teki değişim kızın psikolojisini bozar, ona elmyra gibi sarılır ve sıkmaktan bir hâl eder; Ferdi kangren olur. Yine de hayatlarından çok memnundur. Kız fferdi'yi ölene kadar bırakmaz ve film mutlu sonla biter...

[Son olarak eklemek isterim: http://www.youtube.com/watch?v=d8esskbomky (6.44'e bakınız.) dünya dans literatürüne geçmiş akıllara ziyan bu muhteşem dans figürü, "çılgın atmak" tabirinin bedenleşmiş hâlidir.]

Meraklısına "Neredesin Sen" türküsünün sözleri;

Şu garip halimden bilen işveli nazlım,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?

Ben ağlarsam ağlayip gülersem gülen,
Bütün dertlerim anlayıp göynümü bilen,
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?

Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
Hiçbir tabib şu yarama merhem olmuyor,
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?


Yağmurcum umarım beğenirsin..