Her gencin unutamadığı filmler vardır. Vazgeçilmez olduğuna
inanıp , her izlediğinde duygulandığı yada kahkahalarla güldüğü. Biz Türklerin
vazgeçilmezi Nostaljik Türk Sineması.
Üstadların, en iyilerin hissedildiği yer
Yeşilçam.
Burdan en sevdiklerimi, unutamadıklarımı
sizlerle de paylaşıcam.
Yeşilçam'ın zarif yıldızı Filiz Akın'ın başrol oynadığı
filmde esas oğlanı Tarık Akan canlandırıyor. Filmin oyuncu kadrosu zaten tek
başına bu filmi izlemek için bir neden. Bakın kimler var kimler;
Filiz Akın: Emine / Mine
Tarık Akan: Bittabi Ferit başka ne olabilir ki :)
Münir Özkul:Köy muhtarı Hasan Amca
Hulusi Kentmen: Ferit'in babası
Nedret Güvenç : Ferit'in annesi
Zeki Alasya: Basketbol koçu
Metin Akpınar : Kazanova Metin
Suna Keskin: Ferit'e asılan kız Jülide
Halit Akçatepe: Çoban
Bu oyuncuların dışında, basket takımındaki gençleri
canlandıranlar da müthiş, kimler yok ki; Kemal Sunal, Suphi Tekniker, Alev
Sezer, Metin Çekmez, Cemil Can Bıçakçı (İnanç dünyamızın tok sesi), Argun Kınal
ve Cem Erman (Kemal Sunal'ın 100 Numaralı Adam filmindeki üç kağıtçı reklamcı)
Ertem Eğilmez'in yönetmenliğini yaptığı bu filmin senaryosu
Sadık Şendil'e ait. Filmin hâlâ akıllarda kalmasının bir nedeni de gencecik
Selda Bağcan'ın "Neredesin Sen" yorumu. Neşet Usta'ya da Selda
Bağcan'a da selam olsun.
Aslında ballandıra ballandıra bu filmi anlatmaya niyetliydim
lâkin Ekşi Sözlük'te filmi oldukça matrak anlatan bir yazıya rastlayınca benim
yazmama hiç ama hiç gerek yok dedim. Yazının sahibi arkadaş sağolsun izin
verince, Tatlı Dillim'i onun ağzından aktarmak istedim size. Kendisine
tekrardan teşekkür ediyorum. Buyrun bakalım...
Tatlı Dillim
Bir köy öğretmeni, o öğretmene aşık basketbol oyuncusu, onun
kaptanı olduğu basket takım ve takımın her yere götürdüğü basket topu
çevresinde gelişen türk filmi. Evet, basketbol topuna film boyunca özel ihtimam
gösterilmiştir - amors çekimler, pan yapmalar, vs...
Tarık Akan, Ferit rolünü üstlendiği çoğu filmde olduğu gibi
gayet yavşak bir portre çizer. Bununla birlikte, o dönemki çapkınlık
teknolojileri pek gelişmediğinden, Emine'yi kafalamak adına şunun gibi yarıcı
bir rutini sarf etmiştir:
(Ferit gece Emine'yi düşünmekten uyuyamıyordur; azmıştır.
Oeah diyip yatakhaneden fırlar, Emine'nin camına dayanır:)
[tık tık tık tık tık]
- (ıhhha!) Gene mi siz? Ne arıyorsunuz burada?
- kalbimi kaybettim de, burada mı acaba?*
- şşşşht! yavaş! siz deli misiniz yoksa?
- hayır; basketçiyim...
Böyle travmatik bir diyaloğa rağmen, yavşak Ferit allem eder
kallem eder, kızın peşini bırakmaz; olaylar gelişir ve Emine'yi kafalar.
Aşıktır Emine'ye. Birlikte sabana giderler, salıncağa binerler, köyün sınırları
dahilinde eksi beş oktavlık ses aralığında "neredesiiiin seeeen?"
şarkısını söyleye söyleye mutlu bahtiyar hayatlarını sürdürürler.
Ama Ferit bir ittir ve it olmanın bir gereği olarak
"işi çıkar". Çıkan iş de basket maçıdır. (Aslında, böyle abuk bir
nedenin öne sürülmesinin sebebi, başrol oyuncularından basketbol topuna filmde
daha fazla süre yer vermektir.) Ferit diriplingini yapar, şutunu çeker; faulsüz
bir seri akabinde şampiyonluğu kazandırır. Bu noktada şampiyonluğun kutlanması
gerekmektedir ve bu tarz işler için Türk filmlerinde neredeyse klişeleşmiş
"esmer fettan" devreye girer. Ferit, "sarışının adı ama esmerin
de tadı" der, ve fettan hatunla otel ruflarında haşna fişnaya dalar...
Emine unutulur. Aslında unutulmaz; unutmaz it Ferit.*
Telgraflar çekilir. Telgraf üstüne telgraf; ulan sanki adam vali de yirmi üç
Nisan kutlama mesajı atıyor! Emine çok bozulur buna, köyün ihtiyar heyetinin
ileri geleni rolündeki Münir Özkul'un gazıyla İstanbul'a Ferit'i aramaya gider.
Ferit tüm bu esnada hâlâ şampiyonluğu kutluyordur. Fakat takılmıştır esmer
fettana. (Ama esmer de esmer hani!) orasını burasını eller, sırtına krem sürer,
hoppada diyerek sırtına alır. Tam bu noktada Emine sahneyi bir dolly zoom
eşliğinde, şok olaraktan seyreyler. (Tamam abarttım; dolly zoom yoktu o filmde.)
Boşayacaktır it Ferit'i. Beybabadan aldığı gazla, kendinden
emin bir şekilde köyün işlerini halletmekte olan avukata başvururlar; avukat
Hulusi Kentmen'dır. Olayı avukata anlatırlar. Babacan avukat çok içerler
Emine'nin düştüğü duruma. Merak eder acaba kimin neyi, nesidir bu it oğlu it.
Kendi oğlu olduğunu görür şoke olur.
İnsan sarrafıdır avukat. Emine'ye yardım etmek ister.
Böylece Ferit'in bu son derece dallama hareketine karşı plan kurar, olaya
girişirler; Emine, Mine olacaktır!
Mine taş gibi bir hatundur. Lâkin bu noktada seyircinin
kafasına şu soru takılır: Nasıl olmuştur da Emine'nin switchi bu kadar kısa
sürede on olmuştur? Namuslu köy öğretmeni Emine, bir anda vamp ve selam edilesi
bağyan Mine'ye bu kadar başarılı bir şekilde nasıl dönüşür? Yoksa, geçmişte
aslen concon bir bünyedir, vicdanı sızlamıştır da daha sonra sine-i millete
dönmüş ve öyle mi köy öğretmeni olmuştur? (Hayır, çünkü göreceksiniz yavruyu:
gece klübündeki ortamalara süzülmeler, su kayağında fettan esmeri kepaze etmeler;
bunlar kompetanlık isteyen müesseseler.) Bu konu biraz muallak; girmeyelim
yoksa asıl konudan sapacağız.
Neyse, Mine Ferit'in çevresini feth eder önce. Ferit, bunu
görünce bir dumur yaşar, Mine muhabbetine hemen inanır. (Halbuki it herif,
insan dansederken şöyle bir koklar kızı da anlar mine diye bir karakterin
aslında var olmadığını! çok sinirleniyorum bu ferit'e; kusura bakmayınız.) Aklı
şeyindedir Ferit'in. Mine'yi de elde etmek ister. Ama bu o kadar kolay değildir
tabi...
Bundan sonrasını anlatmayayım. Ama bildiğiniz ve tahmin
ettiğiniz üzere olaylar gelişir ve Mine aslında Emine olduğunu belli eder.
Ferit bir mallaşır, şaşırır. (Senin okuduğun tıp
fakültesine...) Ama Ferit de iyi biridir aslında: Bir anda basketçiliği bırakır
asıl mesleğine geri döner; Ferit olur Ferdi! Kızın nutku tutulur. Tekrar
birbirlerine âşık olurlar. Ferit'teki değişim kızın psikolojisini bozar, ona
elmyra gibi sarılır ve sıkmaktan bir hâl eder; Ferdi kangren olur. Yine de
hayatlarından çok memnundur. Kız fferdi'yi ölene kadar bırakmaz ve film mutlu
sonla biter...
[Son olarak eklemek isterim:
http://www.youtube.com/watch?v=d8esskbomky (6.44'e bakınız.) dünya dans
literatürüne geçmiş akıllara ziyan bu muhteşem dans figürü, "çılgın
atmak" tabirinin bedenleşmiş hâlidir.]
Meraklısına "Neredesin Sen" türküsünün sözleri;
Şu garip halimden bilen işveli nazlım,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Datlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Ben ağlarsam ağlayip gülersem gülen,
Bütün dertlerim anlayıp göynümü bilen,
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
Hiçbir tabib şu yarama merhem olmuyor,
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen?
Yağmurcum umarım beğenirsin..


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder